Powered By Blogger

12 Ağustos 2013 Pazartesi

BİR İNGİLİZ GAZETECİNİN GOZÜYLE ADANA


Şamil YAZAN
Araştırmacı-Yazar

            İngiliz gazeteci Edwin John. Davis ve arkadaşı M.Ancketill’in 1857 tarihinin bahar ve yaz aylarında Suriye ve Akdeniz bölgelerine yaptığı gezi notlarını içeren Asya Türkiye’sinde Hayat isminde kitap olarak1879 tarihinde London’da yayınlanmıştır. Davis, yolculuğuna 1875 tarihinin 11 Nisan tarihinde başlamış ve Suriye, Mersin, Kilikya(Çukurova),Kapadokya, Maraş ve Karaman ve çevresini gezerek ağustos ayında gezisini sonlandırmıştır. Kitabın on beş bölümü İngiliz gazetecinin gezisine ayrılmış. Ayrıca kitaba Asya Türkiye’sinde Müslüman köylülerin ekonomik durumları, Kilikya Ermeni Krallığı ve gezi bölgesinin önemli yerleşim alanlarını kısaca tanıtan üç yazı eklenmiştir. Kitapta geziyle ilgili resimler ve haritalarda yer almaktadır. Resimleri ve haritayı İngiliz gazetecinin arkadaşı M.Ancketill’in hazırlamıştır. İngiliz gazetecinin kendisinden önce bölgeyi gezen Hamilton ve Texier’in eserlerinden faydalandığı anlaşılmaktadır. Eser bir yabancı gözüyle Osmanlı Devleti’nin idari, etnik, ekonomik gibi konuları aktarması bakımından önemlidir. Tabii ki eser birçok yönden incelenebilir ama biz konumuzu ilgilendiren Adana ile ilgili kısımlar inceleyeceğiz.
Adana’da Tarım
            İngiliz Gazeteci, Çukurova’yı Mısır deltasına benzetmektedir. Hatta Çukurova tarım üretiminin Mısır’la eşit olduğunu belirtmektedir. Mersin ile Adana arasındaki tarım alanlarının oldukça verimli olduğunu belirtmektedir ama Adana ile Tarsus arasındaki tarım alanlarının verim değerinin düşük olduğunu belirtmektedir. Tarım alanındaki bu değişimin nedeni son15-20 yılın çalışmaların sonucudur. Tarımdaki bu gelişmelere rağmen bataklık alanlarının ve tarım alanını olarak kullanılmayan alanların çokluğu dikkat çekmektedir. Karataş bölgesinde tahıl üretimi yapılmakta ve bu tahıl ürünleri ihraç edilmektedir. Pamuk üretimi Ceyhan ile Seyhan nehirleri arasında yapılmaktadır. Çukurova pamuğu oldukça beyaz ama kalite düşük bir pamuktur. Gerek pamuk ve gerekse buğdayın kalitesinin düşük olduğunu belirtir. Ayrıca Mako isimli pamuk tohumlarının İbrahim Paşa tarafından Çukurova’ya getirildiğini belirtmektedir. İbrahim Paşa palmiye ağaçlarını da bölgeye getirmiştir.  Çukurova’nın alüvyon toprakları bakımdan zengin olduğunu ama kanalizasyon sisteminin gerekli olduğunu belirtir. Mersin, Adana ve Karataş arasında demiryolu raylarının döşeneceği konuşulmakta ama bu projenin oldukça maliyetli olacağını belirtmektedir. Yumurtalık limanının doğal bir liman olduğunu ve İngiliz Donanması bir süre burada kışı geçirmiştir. Eski çağlarda bu liman kentinin üç milyon kişiyi barındırdığını ama şimdilerde üç yüz bin kişiyi barındırdığını belirtmektedir. Liman ile ulaşımın ve haberleşmenin iyi olmadığını belirtmektedir.  Adana valilerinin yanlış politikaları ve savaş yıllarının faturası yüzünden Müslüman köylülerinin topraklarının satmak zorunda kaldıklarını ve Müslüman topraklarının Gayr-ı Müslimlerinin eline geçmeye başladığını belirtmektedir.
Adana’ya şehir dışından tarım alanlarında çalışmak üzere her yıl 50.000-70.000 kişi gelmekteydi. Bu gelen işçilerin 20.000 kadarı Suriye Arap’ıdır. Araplar genellikle Lazkiye, Tarablusşam ve Antakya’dan gelmekteydiler. Çukurova’ya gelen diğer işçilerin 30.000-40.000 kadarını Kürtler oluşturmaktaydı. Kürtler genelde Maraş, Halep, Harput ve Diyarbakır’dan gelmekteydiler. Çukurova’ya dışarıdan gelen işçilerin işleri bir hafta içerisinde bitmekteydi ve hemen evlerine dönmekteydiler.
ADANA-TAŞKÖPRÜ
Adana Taş Köprü
            İngiliz Gazetecinin verdiği bilgilerden Adana Taş Köprünün Batılı Seyyahlardan Pococke’ye göre 20, Paul Lucas’a göre 15 ve Longlois’ göre köprünün 18 kemeri vardır. Ama işin doğrusunun köprünün 20 kemeri vardır. Bunlardan 15 tanesi büyük ve 5 tanesi küçüktür. Köprünün girişinden diğer kapısına kadar 141 adım geldiğini belirtir. Köprünün Roma yapısı olduğunu ve Roma İmparatoru Adrian tarafından yapıldığını belirtir. Yine Roma İmparatoru Justinian zamanında köprünün tamir edilmiştir. Köprünün Araplar ve Türkler tarafından tamir edilgini de belirtmektedir. Mahmut Paşa tarafından köprüye bir oda yaptırılmıştır.
ADANA-TAŞKÖPRÜ

Adana Ulu Cami
            İngiliz gazetecinin verdiği bilgiler arasında ulu Cami’de vardır. Ulu Cami Adana’nın orta yerinde bulunmaktadır. Yabancıların Camiye Adana valisinden izin almadan giremedikleri anlaşılmaktadır. Ulu Caminin penceresinin demirlerinin işlemeli olduğu vurgulanmaktadır. Ulu Caminin avlusunda güzel ve sivri sıra kemerlerle çevrilidir. Kemerlerin yapınsın mermer ve kireç taşından olduğunu bildirmektedir. Caminin büyük bir minaresi vardır. Muhtemelen Adana’nın en iyi ve en güzel yapısıdır. Cami kiliseden camiye çevrilmiştir ve kilise Genoese tarafından yapılmıştır. Kilise Razamanoğlu tarafından camiye çevrilmiştir. Ramazanoğlu Horasan menşeli bir Türkmen topluluğunun lideridir. Ramazanoğlu Çukurova’yı fethedip hanedanlığını kurunca diğer Türkmen grupları onun etrafında toplanırlar. Ulu Cami Osmanlı Sultanı II. Selim zamanında yapılmıştır. Cami tam olarak 1764 tarihinde tekrar yapılmıştır. Caminin doğu kapısına yakın duvarının üzerinde bir kitabe vardır. Caminin iç duvarlarının işlemeli olan ve 5 ve 6 metre yüksekliğinde çiniler dikkat çekmektedir. Çinilerin küçük ama mükemmel işçilik örneğidir ve çinilerde mavi renk hâkimdir. Cami antik mermer (Yekpare) kolonlarla desteklenmektedir. Mermer sütunların baş kısmı yenilenmektedir. İngiliz gazeteci sütun başlarında heykellerin sökülüp yerlerine kötü bir şeklin yerleştirildiğini belirtmektedir. Duvarların bir kısmın üzerinde en yeni kiremitler vardır. Ulu Camiyi yaptıran kimsenin büyük bir hayırsever oluğunu ve Adana’ya bir hastane yaptırıp Adana’ya bağışladığını bildirmektedir. Caminin yakınlarında bir hamam vardır. İngiliz Gazetecinin yaşlı birinden edindiği bilgiye göre kiliseden kalan (M.S 400 yıllarına ait) bir kitabe bir İtalyan tarafından götürülmüştür. Bu kitabenin götürülüş tarihi İbrahim Paşa’nın Çukurova’yı işgal günlerindedir.
ADANA ULU CAMİ
Adana’nın Nüfusu
            Adana nüfusunun büyük bölümünü Müslüman ve Hıristiyanlardan oluşmaktadır. Gazeteciye göre Adana’nın yarısı Ermeni idi. Ermenilerin bir kısmı Ortodoks, Katolik’tir. Bazı Protestanların Amerikan Misyoner Teşkilatına bağlı olduğunu belirtmektedir. Protestan Ermenilerinin 3200-3500’si Adana’da oturmaktadır. 1200-1500 Ortodoks Ermeni’de Adana’da geçici olarak oturmaktadır. Ayrıca Adana’da beş yüz kadar da Katolik Rum vardı. Adana nüfusunun toplam 35.000 olabileceğini belirtmektedir.
Adana’nın İklim Yapısı
            İngiliz Gazeteci Adana’nın iklim yapısı hakkında da bilgi vermektedir. Adana’da yaz sıcaklıklarının hastalıklara neden olduğunu belirtmektedir. Adana’ya ilk yağmurların eylül ve ekim aylarında yağdığını belirtmektedir. Deniz esintisinin Adana’yı etkilemediğini de belirtmektedir. İngiliz gazetecinin verdiği bilgilerden o tarihlerde Adana’da sıtma, tifüs ve dizanteri gibi hastalıkların yaygın olduğunu anlıyoruz. Adana şehir merkezi yakınlarında kamp kuran redif askerleri arasında dizanterinin salgın şeklinde yaygın olduğunu belirtmektedir. Bu tür hastalıklarının kışın ve sel baskınlarından kaynaklanmaktaydı. Ayrıca sonbahar ve bahar aylarında havada ani değişiklik olması da bu hastalıkların yaygınlaşmasının sebeplerinin başında gelmekteydi. 1873 ve 1874 tarihlerinde Adana’ya iç bölgelerden 20.000’den az olmayan göçmenler gelmiş ve bu göçmenler arasında büyük bir salgın başlamıştır. Bu yüzden göçmenlerin büyük kısmı hastalıklardan ölmüştür. Hıristiyanların günlük 20-30 kadar çocuğu ölmekteydi. Türklerin kayıpları ise bilinmemektedir.
Adana’da Eğitim
            Ortodoks Ermenilerinin iki kilisesi vardır ve bu kiliseye bağlı iki okul vardır. Bu okulda 300-450 civarında öğrencisi vardır. Bu öğrencilerin üçte biri kızdır. Bu okullarda okuma, yazma aritmetik ve Ermenice öğretilmektedir. Bu okul mensupları genelde fakirdir. Ayrıca iki küçük Ortodoks Okulu vardır. Yalnız bu iki okulun kiliseyle alakası yoktur. Protestan Ermeniler tahminen 120 ailedir. Bu aileler genç ve küçük ailelerdir. Protestan Ermenilerinin okulunda 60 öğrencileri vardır. Bunların üçte biri kızdır. Protestan Ermenilerinin çocukları okuma, yazma, coğrafya, gramer, aritmetik ve Ermenice öğrenmektedirler. Bu öğrenciler genelde fakirdir. Sadece 5 ailenin durumu iyidir.
Adana’da 250 Rum ailesi vardır. Bir kiliseleri ve bir okulları vardır. Bu okulda 120 erke ve 60 kız öğrenci vardır. Rumların okullarında Rumca, Fransızca, Tarih, coğrafya, aritmetik, matematik ve gramer eğitimi verilmektedir. Ayrıca dini bilgiler ve kızlara dikiş nakış da öğretilmektedir. Ayrıca Adana Vilayeti sınırları içerisinde Rum okulları da Adana Rum Kilisesine bağlıdır.2.000 Rum ailesi de Adana Vilayetinin değişik bölgelerinde yaşamaktadırlar. Adana’nın ticaret işlerinin tamamı Rumların elindedir. Ermeniler genelde tüccarlıkla veya tarım işleriyle uğraşmaktadırlar.
Türk okullarında genelde okuma, yazma öğretilmektedir. Bunun yanında Türkçe, Arapça ve Farsça öğretilmektedir. Bunlara ek olarak temel matematik, coğrafya ve aritmetik dersleri de verilmektedir. Kızlar genelde eğitim dışındadır. Adana valisi ve kent konseyi eğitimi desteklemektedirler.
ADANA-BÜYÜK SAAT
Adana’da Sosyal Hayat
İngiliz gazeteci Müslümanların tutucu olduğunu belirtmektedir. Özellikle Müslümanların zengin ve yüksek sınıfı arasında bu tutuculuğun daha fazla olduğunu belirtmektedir. Kadınların peçesiz dışarıya çıkamadıklarını belirtmektedir. Hıristiyan bir kadın asla yabancı bir erkekle toplum önünde buluşup konuşamaz. Adana’da evler genelde tuğla, kereste ve kilden yapılmaktaydı. Her evin geniş balkonları olmaktaydı. İnsanların yaz aylarının büyük bölümünü bu balkonlarda geçirmekteydiler. İnsanlar yazın dışarıda yatmaktaydılar. İnsanlar serinlemek için Tarsus’un yüksek yerlerinden katırlarla kar getirmekteydiler.
Gayr-ı Müslimler rakı içmekte ve Müslümanlar kahve, nargile içmektedirler. İnsanlar genelde kahve ve nargile içmek için Taş Köprünün yakınında bulunan Acem Kahvesine gidilmektedirler. Acem Kahvesi, Taş Köprünün Seyhan tarafının girişinin sağ tarafında yer almaktaydı. Acem Kahvesi kalaslardan yapılmış ve oldukça bakımsız bir haldeydi. Acem Kahvesinin duvarlarında Köroğlu’nu anlatan resim figürleri bulunmaktaydı.
ADANA-PAZAR ALANI
Adana idarecileri daima et ve ekmek fiyatlarını sabit tutarlardı. Kasaplar ve fırıncılar bu fiyatlara uymak zorundaydılar.  İdareciler ekmek yapımı için buğday ve un fiyatlarına ayarlamalar yapmaktaydılar.  Et fiyatı genelde ucuzdur. Kış aylarında keçi eti bulunabilmektedir. Bu durum pahalılığa neden olmaktadır. Adana’da ekim ve kasım ayında 1500 büyük baş hayvan kesilmiştir. Etler kurutulmakta ve baharatlanarak pastırma yapılmaktadır. Sığırlar eti faydalı besindir ama sığırlara samanla beslenmeli ve ahırda beslenmelidir. Çiftliklerde öküzler tarla sürmek için kullanılmaktadır. Genelde öküzler günde iki defa beslenmektedir. Öküzlere pamuk tohumları verilmekteydi. Bahar aylarında ve yaz başlarında çayırlar bereketli olmaktadır. Eğer pamuk tohumu pahalıysa onun yerine arpa verilmektedir. Sadece birkaç sebze yetiştirilmemektedir. Patates bir iki yıl (1874-1874) önce Çukurova’ya gelmiştir. Üzüm haricinde meyve üretimi oldukça azdır. Mal alımı ve satışında hile yapmak kesinlikle yasaktır. Kaliteli kahve bulmak zordur. Bu yüzden değeri düşük meyve tohumları kavrulduktan sonra karıştırılarak kahve yerine içilmektedir. Çay kullanımı nerdeyse yoktur. Dağlarda çay bitkisi bulunmasına rağmen çayın ne olduğu dahi bilinmemektendir.
Adana çok sıcak ve nemlidir. Termometre kapalı alanlarda 320 santigrattır. Açık alanlarda sıcaklık 600 santigrattır. Bu yüzden akşama kadar dışarıya çıkmak mümkün olmamaktadır. İngiliz gazeteci gezmek için Seyhan Nehrinin kenarına gitmiştir. Seyhan Nehrinin kenarında asma ve portakal bahçeleri vardır.
Adana’da Hapishane Hayatı
Adana’da iki hapishane vardır. Bunlardan biri borçlular ve diğeri suçlular içindir. Çeşitli sebeplerle borçlular hapishanesine düşerse kendi ihtiyaçlarını karşılamak zorundaydılar.  Hapishaneye düşenlerin genelde yatacak yerleri yoktur. Çok sağlıklı yerler değildir hapishaneler. Borçlunun üç ay içinde gerçekten borcunu ödeyemeyeceği anlaşılırsa serbest bırakılırdı. Cinayet suçuna karışanlar zincirlenmekteydi. Genelde zincirler insanların ayak bileklerinden zincirlenmekteydi. Ya da insanlar bellerinden zincirlenmekteydi. Böylelikle kaçmaları engellenmekteydi. Suçlulara günde belli miktarda ekmek verilmekteydi ama hayırsever suçlulara pilav ve değişik yiyecekler vermekteydi. Suçlular hapishanenin tün kurallarına uymak zorundaydı ve düzenli olarak hapishaneyi süpürmek zorundaydılar. Bu temizlik kuralına rağmen hapishaneler pis kokmakta ve sağlıklı değildi. Eğer bir borçlu mahkûm hasta olursa hastaneye gidebilmekteydi ama diğer suçlular bu haktan mahrumdurlar.
Adana’nın Ekonomik Hayatı
         1873 tarihinde yağmurun az yağmasından dolayı hasattan istenilen sonuç alınamamıştır. Bu yüzden fiyatlar birden yükselmiştir. Bu durum buğday fiyatların artmasına neden oldu.1874 yılının mayıs ayına kadar bu durum devam etti. Hasatın iyi olması yüzünden buğday Adana nüfusuna yetmiştir. Bu yüzden Konya Vilayetinden buğday gereksinimi duyulmuştur. 1874 tarihinde hasat geçen yıla gören üretin % 30-60 kat artmıştır. Avrupa’nın buğday ihtiyacı doğmuştur. Ayrıca karaman bölgesinde hala kıtlık sürmekteydi. 1875 yılında buğdayın kalitesi yönünden bolluk vardır. Çukurova buğdayından iyi ekmek olduğunu belirten İngiliz gazeteci ama İngiliz pazarı için uygun değildir.
             Çukurova’dan 100.000-300.000 çeyreği kadar arpa ihraç edilmiştir. Özellikle arpa İngiltere’ye ihraç edilmiştir. Adana ekonomisinin en büyük sorunu kara taşımacılığının yollarının yok denecek kadar az olmadır. Özellikle kış aylarında ulaşım daha da zorlaşmaktadır. Adana ile Mersin arasındaki yol 1875 tarihinde bitmiştir. Ticari sorunlarda Adana’da Ticaret mahkemesi bakmaktadır. Kara taşımacılığında genelde develer kullanılmaktadır. Çukurova’nın başlıca ihraç malları pamuk, arpa susam tohumu ve buğdaydır. Pamuk ürününün yarısı İzmir’e gönderilmekte ve oradan da Avrupa’ya ihraç dilmektedir. Çukurova pamuğu özellikle İspanya fabrikaları kullanmaktadır. 1872-1872 tarihinde 80.000, 1873-1874 tarihlerinde 30.000; 1875-1876 tarihinde 20.000 balya pamuk ihraç edilmiştir. 1875 tarihinde düşüşün sebebi pamukta kurtlanma olmasıdır. Adana’da beş çırçır fabrikası vardır. Ayrıca balya yapmak için 6 yer vardır. 2.000 yün balyası ihraç edilmiştir. İhraç edilen yerlerin başında Marsilya gelmektedir.
            Adana’nın ithal ettiği malların başında gömleklik ve basmalar gelmektedir. İthal edilen yerlerin başında Manchester gelmektedir.   Avrupa malları Beyrut üzerinden alınmaktadır. Yünlü elbiselerde ithal edilmekte ama bu fazla değildir. Marsilya’dan direk olarak kahve, şeker pirinç ve biber gibi ürünler gelmektedir.
Sonuç
İngiliz gazeteci yaklaşık bir ay kadar Adana’da kalmıştır. Kaldığı bu süre zarfında Adana’nın soysal, ekonomik, eğitim, idari ve ticari hayatına dair tespitlerde bulunmuştur. İngiliz gazeteci tün Batılı seyyahlar gibi Türklere önyargılı bakmaktadır. Bu yüzden olsa gerek Adana’da Hıristiyanlara ait tarihi yerleri gezmeyi ihmal etmemiştir. Adana’da incelemeler yaparken Gayr-ı Müslimlerden ve çeşitli sebeplerle Türkiye’de bulunan Avrupalılardan faydalanmıştır. Ayrıca Adana’ya gelmeden önce Batılı seyyahların Adana’ya yaptıkları gezi notlarını incelemiştir. İngiliz gazeteci Adana’ya dair verdiği bilgilerin kaynağını kimi zaman belirtmemiştir. 
İngiliz Gazetecinin verdiği ilginç bilgilerin başında Adana’ya dışarıdan gelen işçi sayısıdır. Çünkü 1909 Adana Olayları öncesinde Adana’ya dışarıdan büyük miktarda Ermeni nüfusu gelmiştir. Ermeniler bu durumun normal olduğunu belirtmekteydi Onlara gör her yıl birçok Ermeni Adana’ya tarım alanlarında çalışmak için gelmekteydi. Oysa İngiliz Gazetecinin verdiği bilgilerde dışarıdan çalışmak için Adana’ya gelen Ermeni yoktur. Bu durum Ermenilerin olayları abarttığını göstermektedir.
            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder