Şamil
YAZAN
Araştırmacı-Yazar
İngiliz gazeteci Edwin John. Davis ve arkadaşı
M.Ancketill’in 1857 tarihinin bahar ve yaz aylarında Suriye ve Akdeniz
bölgelerine yaptığı gezi notlarını içeren Asya Türkiye’sinde Hayat isminde
kitap olarak1879 tarihinde London’da yayınlanmıştır. Davis, yolculuğuna 1875
tarihinin 11 Nisan tarihinde başlamış ve Suriye, Mersin, Kilikya(Çukurova),Kapadokya,
Maraş ve Karaman ve çevresini gezerek ağustos ayında gezisini sonlandırmıştır.
Kitabın on beş bölümü İngiliz gazetecinin gezisine ayrılmış. Ayrıca kitaba Asya
Türkiye’sinde Müslüman köylülerin ekonomik durumları, Kilikya Ermeni Krallığı
ve gezi bölgesinin önemli yerleşim alanlarını kısaca tanıtan üç yazı
eklenmiştir. Kitapta geziyle ilgili resimler ve haritalarda yer almaktadır.
Resimleri ve haritayı İngiliz gazetecinin arkadaşı M.Ancketill’in
hazırlamıştır. İngiliz gazetecinin kendisinden önce bölgeyi gezen Hamilton ve
Texier’in eserlerinden faydalandığı anlaşılmaktadır. Eser bir yabancı gözüyle
Osmanlı Devleti’nin idari, etnik, ekonomik gibi konuları aktarması bakımından
önemlidir. Tabii ki eser birçok yönden incelenebilir ama biz konumuzu
ilgilendiren Adana ile ilgili kısımlar inceleyeceğiz.
Adana’da
Tarım
İngiliz Gazeteci, Çukurova’yı Mısır deltasına
benzetmektedir. Hatta Çukurova tarım üretiminin Mısır’la eşit olduğunu
belirtmektedir. Mersin ile Adana arasındaki tarım alanlarının oldukça verimli
olduğunu belirtmektedir ama Adana ile Tarsus arasındaki tarım alanlarının verim
değerinin düşük olduğunu belirtmektedir. Tarım alanındaki bu değişimin nedeni
son15-20 yılın çalışmaların sonucudur. Tarımdaki bu gelişmelere rağmen bataklık
alanlarının ve tarım alanını olarak kullanılmayan alanların çokluğu dikkat
çekmektedir. Karataş bölgesinde tahıl üretimi yapılmakta ve bu tahıl ürünleri
ihraç edilmektedir. Pamuk üretimi Ceyhan ile Seyhan nehirleri arasında
yapılmaktadır. Çukurova pamuğu oldukça beyaz ama kalite düşük bir pamuktur.
Gerek pamuk ve gerekse buğdayın kalitesinin düşük olduğunu belirtir. Ayrıca
Mako isimli pamuk tohumlarının İbrahim Paşa tarafından Çukurova’ya
getirildiğini belirtmektedir. İbrahim Paşa palmiye ağaçlarını da bölgeye
getirmiştir. Çukurova’nın alüvyon
toprakları bakımdan zengin olduğunu ama kanalizasyon sisteminin gerekli
olduğunu belirtir. Mersin, Adana ve Karataş arasında demiryolu raylarının
döşeneceği konuşulmakta ama bu projenin oldukça maliyetli olacağını
belirtmektedir. Yumurtalık limanının doğal bir liman olduğunu ve İngiliz
Donanması bir süre burada kışı geçirmiştir. Eski çağlarda bu liman kentinin üç
milyon kişiyi barındırdığını ama şimdilerde üç yüz bin kişiyi barındırdığını
belirtmektedir. Liman ile ulaşımın ve haberleşmenin iyi olmadığını
belirtmektedir. Adana valilerinin yanlış
politikaları ve savaş yıllarının faturası yüzünden Müslüman köylülerinin
topraklarının satmak zorunda kaldıklarını ve Müslüman topraklarının Gayr-ı
Müslimlerinin eline geçmeye başladığını belirtmektedir.
Adana’ya
şehir dışından tarım alanlarında çalışmak üzere her yıl 50.000-70.000 kişi
gelmekteydi. Bu gelen işçilerin 20.000 kadarı Suriye Arap’ıdır. Araplar
genellikle Lazkiye, Tarablusşam ve Antakya’dan gelmekteydiler. Çukurova’ya
gelen diğer işçilerin 30.000-40.000 kadarını Kürtler oluşturmaktaydı. Kürtler
genelde Maraş, Halep, Harput ve Diyarbakır’dan gelmekteydiler. Çukurova’ya
dışarıdan gelen işçilerin işleri bir hafta içerisinde bitmekteydi ve hemen
evlerine dönmekteydiler.
![]() |
ADANA-TAŞKÖPRÜ |
Adana
Taş Köprü
İngiliz Gazetecinin verdiği bilgilerden Adana Taş
Köprünün Batılı Seyyahlardan Pococke’ye göre 20, Paul Lucas’a göre 15 ve
Longlois’ göre köprünün 18 kemeri vardır. Ama işin doğrusunun köprünün 20
kemeri vardır. Bunlardan 15 tanesi büyük ve 5 tanesi küçüktür. Köprünün
girişinden diğer kapısına kadar 141 adım geldiğini belirtir. Köprünün Roma
yapısı olduğunu ve Roma İmparatoru Adrian tarafından yapıldığını belirtir. Yine
Roma İmparatoru Justinian zamanında köprünün tamir edilmiştir. Köprünün Araplar
ve Türkler tarafından tamir edilgini de belirtmektedir. Mahmut Paşa tarafından
köprüye bir oda yaptırılmıştır.
![]() |
ADANA-TAŞKÖPRÜ |
Adana
Ulu Cami
İngiliz gazetecinin verdiği bilgiler arasında ulu Cami’de
vardır. Ulu Cami Adana’nın orta yerinde bulunmaktadır. Yabancıların Camiye
Adana valisinden izin almadan giremedikleri anlaşılmaktadır. Ulu Caminin
penceresinin demirlerinin işlemeli olduğu vurgulanmaktadır. Ulu Caminin
avlusunda güzel ve sivri sıra kemerlerle çevrilidir. Kemerlerin yapınsın mermer
ve kireç taşından olduğunu bildirmektedir. Caminin büyük bir minaresi vardır.
Muhtemelen Adana’nın en iyi ve en güzel yapısıdır. Cami kiliseden camiye
çevrilmiştir ve kilise Genoese tarafından yapılmıştır. Kilise Razamanoğlu
tarafından camiye çevrilmiştir. Ramazanoğlu Horasan menşeli bir Türkmen
topluluğunun lideridir. Ramazanoğlu Çukurova’yı fethedip hanedanlığını kurunca
diğer Türkmen grupları onun etrafında toplanırlar. Ulu Cami Osmanlı Sultanı II.
Selim zamanında yapılmıştır. Cami tam olarak 1764 tarihinde tekrar yapılmıştır.
Caminin doğu kapısına yakın duvarının üzerinde bir kitabe vardır. Caminin iç duvarlarının
işlemeli olan ve 5 ve 6 metre yüksekliğinde çiniler dikkat çekmektedir.
Çinilerin küçük ama mükemmel işçilik örneğidir ve çinilerde mavi renk hâkimdir.
Cami antik mermer (Yekpare) kolonlarla desteklenmektedir. Mermer sütunların baş
kısmı yenilenmektedir. İngiliz gazeteci sütun başlarında heykellerin sökülüp
yerlerine kötü bir şeklin yerleştirildiğini belirtmektedir. Duvarların bir
kısmın üzerinde en yeni kiremitler vardır. Ulu Camiyi yaptıran kimsenin büyük
bir hayırsever oluğunu ve Adana’ya bir hastane yaptırıp Adana’ya bağışladığını
bildirmektedir. Caminin yakınlarında bir hamam vardır. İngiliz Gazetecinin
yaşlı birinden edindiği bilgiye göre kiliseden kalan (M.S 400 yıllarına ait)
bir kitabe bir İtalyan tarafından götürülmüştür. Bu kitabenin götürülüş tarihi
İbrahim Paşa’nın Çukurova’yı işgal günlerindedir.
ADANA ULU CAMİ |
Adana’nın
Nüfusu
Adana nüfusunun büyük bölümünü Müslüman ve Hıristiyanlardan
oluşmaktadır. Gazeteciye göre Adana’nın yarısı Ermeni idi. Ermenilerin bir
kısmı Ortodoks, Katolik’tir. Bazı Protestanların Amerikan Misyoner Teşkilatına
bağlı olduğunu belirtmektedir. Protestan Ermenilerinin 3200-3500’si Adana’da
oturmaktadır. 1200-1500 Ortodoks Ermeni’de Adana’da geçici olarak oturmaktadır.
Ayrıca Adana’da beş yüz kadar da Katolik Rum vardı. Adana nüfusunun toplam
35.000 olabileceğini belirtmektedir.
Adana’nın
İklim Yapısı
İngiliz Gazeteci Adana’nın iklim yapısı hakkında da bilgi
vermektedir. Adana’da yaz sıcaklıklarının hastalıklara neden olduğunu
belirtmektedir. Adana’ya ilk yağmurların eylül ve ekim aylarında yağdığını
belirtmektedir. Deniz esintisinin Adana’yı etkilemediğini de belirtmektedir.
İngiliz gazetecinin verdiği bilgilerden o tarihlerde Adana’da sıtma, tifüs ve
dizanteri gibi hastalıkların yaygın olduğunu anlıyoruz. Adana şehir merkezi
yakınlarında kamp kuran redif askerleri arasında dizanterinin salgın şeklinde
yaygın olduğunu belirtmektedir. Bu tür hastalıklarının kışın ve sel
baskınlarından kaynaklanmaktaydı. Ayrıca sonbahar ve bahar aylarında havada ani
değişiklik olması da bu hastalıkların yaygınlaşmasının sebeplerinin başında
gelmekteydi. 1873 ve 1874 tarihlerinde Adana’ya iç bölgelerden 20.000’den az olmayan
göçmenler gelmiş ve bu göçmenler arasında büyük bir salgın başlamıştır. Bu
yüzden göçmenlerin büyük kısmı hastalıklardan ölmüştür. Hıristiyanların günlük
20-30 kadar çocuğu ölmekteydi. Türklerin kayıpları ise bilinmemektedir.
Adana’da
Eğitim
Ortodoks Ermenilerinin iki kilisesi vardır ve bu kiliseye
bağlı iki okul vardır. Bu okulda 300-450 civarında öğrencisi vardır. Bu
öğrencilerin üçte biri kızdır. Bu okullarda okuma, yazma aritmetik ve Ermenice
öğretilmektedir. Bu okul mensupları genelde fakirdir. Ayrıca iki küçük Ortodoks
Okulu vardır. Yalnız bu iki okulun kiliseyle alakası yoktur. Protestan
Ermeniler tahminen 120 ailedir. Bu aileler genç ve küçük ailelerdir. Protestan
Ermenilerinin okulunda 60 öğrencileri vardır. Bunların üçte biri kızdır.
Protestan Ermenilerinin çocukları okuma, yazma, coğrafya, gramer, aritmetik ve
Ermenice öğrenmektedirler. Bu öğrenciler genelde fakirdir. Sadece 5 ailenin
durumu iyidir.
Adana’da
250 Rum ailesi vardır. Bir kiliseleri ve bir okulları vardır. Bu okulda 120
erke ve 60 kız öğrenci vardır. Rumların okullarında Rumca, Fransızca, Tarih,
coğrafya, aritmetik, matematik ve gramer eğitimi verilmektedir. Ayrıca dini
bilgiler ve kızlara dikiş nakış da öğretilmektedir. Ayrıca Adana Vilayeti
sınırları içerisinde Rum okulları da Adana Rum Kilisesine bağlıdır.2.000 Rum
ailesi de Adana Vilayetinin değişik bölgelerinde yaşamaktadırlar. Adana’nın
ticaret işlerinin tamamı Rumların elindedir. Ermeniler genelde tüccarlıkla veya
tarım işleriyle uğraşmaktadırlar.
Türk
okullarında genelde okuma, yazma öğretilmektedir. Bunun yanında Türkçe, Arapça
ve Farsça öğretilmektedir. Bunlara ek olarak temel matematik, coğrafya ve
aritmetik dersleri de verilmektedir. Kızlar genelde eğitim dışındadır. Adana
valisi ve kent konseyi eğitimi desteklemektedirler.
![]() |
ADANA-BÜYÜK SAAT |
Adana’da
Sosyal Hayat
İngiliz
gazeteci Müslümanların tutucu olduğunu belirtmektedir. Özellikle Müslümanların
zengin ve yüksek sınıfı arasında bu tutuculuğun daha fazla olduğunu
belirtmektedir. Kadınların peçesiz dışarıya çıkamadıklarını belirtmektedir. Hıristiyan
bir kadın asla yabancı bir erkekle toplum önünde buluşup konuşamaz. Adana’da
evler genelde tuğla, kereste ve kilden yapılmaktaydı. Her evin geniş balkonları
olmaktaydı. İnsanların yaz aylarının büyük bölümünü bu balkonlarda
geçirmekteydiler. İnsanlar yazın dışarıda yatmaktaydılar. İnsanlar serinlemek
için Tarsus’un yüksek yerlerinden katırlarla kar getirmekteydiler.
Gayr-ı
Müslimler rakı içmekte ve Müslümanlar kahve, nargile içmektedirler. İnsanlar
genelde kahve ve nargile içmek için Taş Köprünün yakınında bulunan Acem
Kahvesine gidilmektedirler. Acem Kahvesi, Taş Köprünün Seyhan tarafının
girişinin sağ tarafında yer almaktaydı. Acem Kahvesi kalaslardan yapılmış ve oldukça
bakımsız bir haldeydi. Acem Kahvesinin duvarlarında Köroğlu’nu anlatan resim
figürleri bulunmaktaydı.
![]() |
ADANA-PAZAR ALANI |
Adana
idarecileri daima et ve ekmek fiyatlarını sabit tutarlardı. Kasaplar ve
fırıncılar bu fiyatlara uymak zorundaydılar.
İdareciler ekmek yapımı için buğday ve un fiyatlarına ayarlamalar
yapmaktaydılar. Et fiyatı genelde ucuzdur.
Kış aylarında keçi eti bulunabilmektedir. Bu durum pahalılığa neden olmaktadır.
Adana’da ekim ve kasım ayında 1500 büyük baş hayvan kesilmiştir. Etler
kurutulmakta ve baharatlanarak pastırma yapılmaktadır. Sığırlar eti faydalı
besindir ama sığırlara samanla beslenmeli ve ahırda beslenmelidir. Çiftliklerde
öküzler tarla sürmek için kullanılmaktadır. Genelde öküzler günde iki defa
beslenmektedir. Öküzlere pamuk tohumları verilmekteydi. Bahar aylarında ve yaz başlarında
çayırlar bereketli olmaktadır. Eğer pamuk tohumu pahalıysa onun yerine arpa verilmektedir.
Sadece birkaç sebze yetiştirilmemektedir. Patates bir iki yıl (1874-1874) önce
Çukurova’ya gelmiştir. Üzüm haricinde meyve üretimi oldukça azdır. Mal alımı ve
satışında hile yapmak kesinlikle yasaktır. Kaliteli kahve bulmak zordur. Bu
yüzden değeri düşük meyve tohumları kavrulduktan sonra karıştırılarak kahve
yerine içilmektedir. Çay kullanımı nerdeyse yoktur. Dağlarda çay bitkisi
bulunmasına rağmen çayın ne olduğu dahi bilinmemektendir.
Adana
çok sıcak ve nemlidir. Termometre kapalı alanlarda 320 santigrattır.
Açık alanlarda sıcaklık 600 santigrattır. Bu yüzden akşama kadar
dışarıya çıkmak mümkün olmamaktadır. İngiliz gazeteci gezmek için Seyhan
Nehrinin kenarına gitmiştir. Seyhan Nehrinin kenarında asma ve portakal
bahçeleri vardır.
Adana’da
Hapishane Hayatı
Adana’da
iki hapishane vardır. Bunlardan biri borçlular ve diğeri suçlular içindir.
Çeşitli sebeplerle borçlular hapishanesine düşerse kendi ihtiyaçlarını
karşılamak zorundaydılar. Hapishaneye
düşenlerin genelde yatacak yerleri yoktur. Çok sağlıklı yerler değildir
hapishaneler. Borçlunun üç ay içinde gerçekten borcunu ödeyemeyeceği
anlaşılırsa serbest bırakılırdı. Cinayet suçuna karışanlar zincirlenmekteydi.
Genelde zincirler insanların ayak bileklerinden zincirlenmekteydi. Ya da
insanlar bellerinden zincirlenmekteydi. Böylelikle kaçmaları engellenmekteydi. Suçlulara
günde belli miktarda ekmek verilmekteydi ama hayırsever suçlulara pilav ve
değişik yiyecekler vermekteydi. Suçlular hapishanenin tün kurallarına uymak
zorundaydı ve düzenli olarak hapishaneyi süpürmek zorundaydılar. Bu temizlik
kuralına rağmen hapishaneler pis kokmakta ve sağlıklı değildi. Eğer bir borçlu
mahkûm hasta olursa hastaneye gidebilmekteydi ama diğer suçlular bu haktan
mahrumdurlar.
Adana’nın
Ekonomik Hayatı
1873 tarihinde yağmurun az
yağmasından dolayı hasattan istenilen sonuç alınamamıştır. Bu yüzden fiyatlar
birden yükselmiştir. Bu durum buğday fiyatların artmasına neden oldu.1874
yılının mayıs ayına kadar bu durum devam etti. Hasatın iyi olması yüzünden
buğday Adana nüfusuna yetmiştir. Bu yüzden Konya Vilayetinden buğday
gereksinimi duyulmuştur. 1874 tarihinde hasat geçen yıla gören üretin % 30-60
kat artmıştır. Avrupa’nın buğday ihtiyacı doğmuştur. Ayrıca karaman bölgesinde
hala kıtlık sürmekteydi. 1875 yılında buğdayın kalitesi yönünden bolluk vardır.
Çukurova buğdayından iyi ekmek olduğunu belirten İngiliz gazeteci ama İngiliz
pazarı için uygun değildir.
Çukurova’dan
100.000-300.000 çeyreği kadar arpa ihraç edilmiştir. Özellikle arpa
İngiltere’ye ihraç edilmiştir. Adana ekonomisinin en büyük sorunu kara
taşımacılığının yollarının yok denecek kadar az olmadır. Özellikle kış
aylarında ulaşım daha da zorlaşmaktadır. Adana ile Mersin arasındaki yol 1875
tarihinde bitmiştir. Ticari sorunlarda Adana’da Ticaret mahkemesi bakmaktadır.
Kara taşımacılığında genelde develer kullanılmaktadır. Çukurova’nın başlıca
ihraç malları pamuk, arpa susam tohumu ve buğdaydır. Pamuk ürününün yarısı
İzmir’e gönderilmekte ve oradan da Avrupa’ya ihraç dilmektedir. Çukurova pamuğu
özellikle İspanya fabrikaları kullanmaktadır. 1872-1872 tarihinde 80.000,
1873-1874 tarihlerinde 30.000; 1875-1876 tarihinde 20.000 balya pamuk ihraç
edilmiştir. 1875 tarihinde düşüşün sebebi pamukta kurtlanma olmasıdır. Adana’da
beş çırçır fabrikası vardır. Ayrıca balya yapmak için 6 yer vardır. 2.000 yün
balyası ihraç edilmiştir. İhraç edilen yerlerin başında Marsilya gelmektedir.
Adana’nın ithal ettiği malların başında gömleklik ve basmalar
gelmektedir. İthal edilen yerlerin başında Manchester gelmektedir. Avrupa malları Beyrut üzerinden
alınmaktadır. Yünlü elbiselerde ithal edilmekte ama bu fazla değildir. Marsilya’dan
direk olarak kahve, şeker pirinç ve biber gibi ürünler gelmektedir.
Sonuç
İngiliz
gazeteci yaklaşık bir ay kadar Adana’da kalmıştır. Kaldığı bu süre zarfında
Adana’nın soysal, ekonomik, eğitim, idari ve ticari hayatına dair tespitlerde
bulunmuştur. İngiliz gazeteci tün Batılı seyyahlar gibi Türklere önyargılı
bakmaktadır. Bu yüzden olsa gerek Adana’da Hıristiyanlara ait tarihi yerleri
gezmeyi ihmal etmemiştir. Adana’da incelemeler yaparken Gayr-ı Müslimlerden ve
çeşitli sebeplerle Türkiye’de bulunan Avrupalılardan faydalanmıştır. Ayrıca
Adana’ya gelmeden önce Batılı seyyahların Adana’ya yaptıkları gezi notlarını
incelemiştir. İngiliz gazeteci Adana’ya dair verdiği bilgilerin kaynağını kimi
zaman belirtmemiştir.
İngiliz
Gazetecinin verdiği ilginç bilgilerin başında Adana’ya dışarıdan gelen işçi
sayısıdır. Çünkü 1909 Adana Olayları öncesinde Adana’ya dışarıdan büyük
miktarda Ermeni nüfusu gelmiştir. Ermeniler bu durumun normal olduğunu
belirtmekteydi Onlara gör her yıl birçok Ermeni Adana’ya tarım alanlarında
çalışmak için gelmekteydi. Oysa İngiliz Gazetecinin verdiği bilgilerde
dışarıdan çalışmak için Adana’ya gelen Ermeni yoktur. Bu durum Ermenilerin
olayları abarttığını göstermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder