Şamil YAZAN
Ey
gönlümün sultanı, ey sultanların sultanı… Bilesin ki canım yanıyor canım.
Yüreğime çelişkiler çöreklendi. Ruhuma sindi çaresizliğin korkuları.
Anlayacağın ben eşiklerde kaldım. Ne sana git ne de gitme diyebiliyorum.
Soruyorum kendi kendime, giden mi suçlu kalan suçlu mu diye. İşte bu ukdeler ve
hafakanlar içinde kendimden başkasına kızacak yüzü bulamıyorum kendimde.
Ey
gönlümün huzuru ve neşesi! Bilesin ki sen umut demektin yarın demektin. Sen
yarınlar için çıktığım yollarda kavgamdın. Sen huzursuzluğun huzuruydun.
Ruhumun derinliklerinde alevlenen aşk ateşiydin. Oysa sen şimdi yarım
bıraktığım cümlemsin.
Ey
güldüğünde yüzünde Türkistan asaleti beliren güzel! Bakışınla gönlümü
alevlendiren dilber. Artık ne desem boş ne desem anlamsız… Gönül kuşu uçtu bir
kere. Ne durulur ne de çağlar artık. Anladım artık sen ve ben hüzünlü bir
ayrılığın buruk birer türküleriyiz.
Sen
yitik bir hatıranın parçasısın yüreğimde. Aklıma her gelende yüreğim kanayacak.
İşte ben o an anlayacağım ki sen yüreğimde iyileşmeyen bir yarasın. …Ve sen
aklıma her gelende bir bozuk plak nasıl bir türkünün en kıvamlı yerinde takılır
kalırsa bende kendime aynı soruyu sorup duracağım. Giden için gitmek mi zor
yoksa kalan için kalmak mı zor diye. Lakin yüreğimde açtığın yara yüzünden bu
sorunun cevabını hiçbir zaman veremeyeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder