Şamil
YAZAN
Araştırmacı-Yazar
Ermeni Sorununu çok boyutlu inceleme gibi bir
düşüncemiz yoktur. Ermeniler Ermeni Sorununu dünya gündemine getirince bizim
araştırmacılar hemen olayı araştırmaya başlarlar. Nitekim Ermeniler “1909 Adana
Olayları”nı dünya gündemine getirmeye başlayınca bizim akademisyenlerde hemen
olayı araştırmaya başlamışlardı. Hemen bu konuda birkaç eserin yayınlandığını
gördük. Gördük ama bizim akademisyenlerin “1909 Adana Olayları”nı çok boyutlu
incelemedikleri de görülmektedir. Zaten bu konu da çok çalışma yoktur. Yapılan
çalışmalar genelde birbirini tekrar edip durmaktadır. İşte bu açıdan
baktığımızda Ahmet Kaytancı’nın “Hacın Oldu Kanlı Kuyu” isimli eseri önemi bir
kat daha artmaktadır. Çünkü Ahmet Kaytancı bu eseriyle Ermeni Sorunun Türk
Milleti üzerine sosyolojik ve psikolojik yansımalarını vermektedir. Ahmet Kaytancı
Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı Adana’nın Saimbeyli ilçesinde doğmuş ve
büyümüştür. Zaten yapı olarak yaşadığı bölgeye de ilgi duyan ve yaşadığı
bölgeyi seven biri olan Ahmet Kaytancı Ermenilerin 20. yüzyılda Türklere yaptığı
işkenceleri halkla konuşarak bir derleme yapmıştır. İşte bu yazımızın konusu
Ahmet Kaytancı’nın “Hacın Oldu Kanlı Kuyu” isimli kitabı üzerine olacaktır.
Kitap Tema Yayınlarından 2008 tarihinde
çıkmıştır. Kitap 141 sayfadır. Kitap Ermenilerin yaptıkları işkenceleri gören
kişilerle yapılan sohbetler neticesinde derlenmiştir. Ahmet Kaytancı kitabı
yazılış gayesini önsözdeki şu cümlelerle özetlemektedir:
”Bizler yanan yüreklerimizin ateşini
kahramanlık türküleri ile söndürmeye çalışırken, başkaları ihanet ateşlerini
gözyaşlarını ile alevlendirdiler. Timsah gözyaşlarının farkına varamayanlara
kızmaktansa sakladığımız gözyaşlarımız ile evlatlarımıza acı gerçekleri
anlatmak zorundayız.”
Kitap on sekiz bölümden oluşmaktadır. İlk
bölümde Saimbeyli ilçesinin 1909 tarihindeki yapısı hakkında bilgi
verilmektedir. Bu bilgilerin 1909 tarihli Adana Vilayet Salnamesinden alındığı
anlaşılmaktadır. Verilen bilgilerden Saimbeyli’nin o tarihlerdeki adının Hacın
olduğunu anlamaktayız. Adana Vilayet Salnamelerinden alınan bilgilerden
Saimbeyli’nin nüfus, ekonomik, eğitim ve coğrafi yapısı hakkında bilgi
alabilmekteyiz.
İkinci bölüm “Savaşa Zorlanan Bir Milletin
Dramı” adını taşımaktadır. Bu bölümde Ermeni Meselesinin nasıl ortaya çıktığı
vurgulanmaktadır. Üçüncü “Doğanbeyli’de
Bir Gün” adını taşımaktadır. Ahmet Kaytancı Saimbeyli tarihini en iyi
bilenlerin başında gelmekteydi. Nitekim Saimbeyli’ye araştırma yapmak isteyen kişiler
muhakkak onun kapısını çalardı. Nitekim TRT’den Mustafa Bey’e Saimbeyli’deki
çekimler için yardım etmiştir. Doğanbeyli Köyü’nde giderek orada Ermenilerin
yaptıkları zulümleri birebir yaşayan insanlarla röportaja yapmışlardır.
Özellikle Çirişli Bekir ve Mustafa Şahin’in anlattıkları tüyler ürperticidir.
Dördüncü bölüm “Himmetli’den Hakkı Metli” adını taşımaktadır. Bu bölümün
adından anlaşılacağı gibi Hakkı Metli Beyin verdiği bilgilerden oluşmaktadır.
Hakkı Bey Ermenilerden bahsederken Bizim Ermeniler demesi bir zamanlar
Türklerle Ermenilerin barış içinde yaşadığını göstermektedir. Hakkı Beyin
verdiği bilgilerden Ermenilerin Türklerin mallarını zorla el koydukları
anlaşılmaktadır. Beşinci bölüm “Kandilli’den Medine Nine” adını taşımaktadır.
Kandilli Köyünden Medine Nine’nin Saimbeyli’ye mal satmaya gittiği ve
bazılarının mallarını ucuz satıp köy döndüğünü ve bazılarının satmakta işi
geciktirdikleri yüzünden daha sonradan Ermeniler tarafından şehit edildikleri
anlatmıştır. Altıncı bölüm “Çerkez Ali” adını taşımaktadır. Bu bölümde Çerkez
Ali’nin kimliği hakkında bilgiler verilmektedir: Yedinci bölüm “Babamın
Gözyaşları” adını taşımaktadır. Bu bölümde yazarın babasının anlattıkları not
edilmiştir. Bu bölümün en büyük özelliği Melek Hanımın Ağıtının hikayesi ve
ağıtın tamamının verilmiş olmasıdır. Bu ağıt Ermeniler tarafından 1920
tarihinde Saimbeyli’de şehit olan Melek Hanımın bohçasından çıkmıştır. Aslında
kitapta ismini bu şiirde geçen bir cümleden almıştır. Aşağıya üç kıtasını
sizler için alıyorum:
"Hacın
oldu kanlı kuyu,
Uyu
Osman oğlum uyu!
Hücumunan
alınmadı,
Yıkılası
Sultan Suyu.
Kara
Osman'ın ağa mesudum
Bunları
ben elimle verdim.
Bu
ne hikmet ey Allahım
Gavura
el aman dedim.
Amir
memur demediler
Hep
bir ipe bağladılar
Bekiroğlu
Dede Ağa'yı
Demir
ilen dağladılar.”
Sekizinci bölüm “Havaca” adını taşımaktadır.
Havaca yazarın babaannesi olmaktadır. Bu bölüm bir kadının yaşadığı dramı
anlatmaktadır. Dokuzuncu bölüm “Gelin Ayşe” adını taşımaktadır. Genç bir kızın
gelin oluşu ve Ermeniler tarafından katledilişi anlatılmaktadır. Onuncu Bölüm
“Mercimek Mehmet” adını taşımaktadır. Mehmet Bey Ermeni zulümlerine şahit olmuş
bir kişi. Bu yüzden Bizim Ermeniler diye tabir olunan Ermenilerin Türklere
nasıl düşman oldukları ve özellikle kadınlara ve çocuklara nasıl işkence ettikleri
ağlayarak anlatmaktadır. On birinci bölüm “Hüseyin Emmi” adını taşımaktadır.
Hüseyin Emmi’nin ailesi Erzurum’dan Ermeni zulmünden kaçmıştı. Ama Ermeni zulmü
onu ve ailesinin peşini Saimbeyli’de de bırakmamıştı. Çünkü Hüseyin Emmi’nin
babası Ermeniler tarafından katledilmiştir. On ikinci bölüm “Kör Ali” adını taşımaktadır.
Kör Ali’nin kör lakabını almasının hikâyesi ve evinin Ermeniler tarafından
yakılması anlatılmaktadır. On üçüncü bölüm “Pan Mehmet” adını taşımaktadır. Pan
Mehmet, I.Dünya Savaşında Yemen’e gitmiş ama geri döndüğünde karısının ve çocuklarının
Ermeniler tarafından katledilmiş cesetlerini görmüştür. Bir baba ve bir eş için
eşinin ve çocuklarının katledilmiş cesetlerini görmek kadar zor bir şey olamaz.
On dördüncü bölüm “Mehmet Baykal” ve “Mehmet Baykal’ın Anlattıkları” adını
taşımaktadır. Mehmet Baykal 1920 Saimbeyli Savaşını görmüş ve Saimbeyli’nin
1920 öncesi hakkında bilgi sahibidir. Mehmet Baykal Beyin aydın bir insan
olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü yaşadıklarını ve Saimbeyli hakkında bildiklerini
on dokuz maddelik yazıya dökmüştür. İşte bu notları Ahmet Kaytancı’ya tarihe
not düşmesi için emanet etmiştir. On beşinci bölüm “Dişçi Ahmet’in
Anlattıkları” adını taşımaktadır. Ahmet Saygılı Fransızların Çukurova’yı işgal
ettiği zamanlarda bir çocuktur. İşte bu bölüm bir çocuğu gözünden Ermenilerin
bölge insanın nasıl zulümler yaptıklarını anlatmaktadır. Özellikle Kirkor
denilen Ermeni’nin Türk köylerine nasıl bir zulüm yaptığını tüm çıplaklığıyla
ortaya koymaktadır. On altın bölüm “Teke Hasan” adını taşımaktadır. Hasan Bey
bu kitap içerisindeki hikâyeler içerisinde en ilginç olandır. Çünkü Hasan Bey
1920 tarihinde Saimbeyli esir olarak tutulan Türklerden kurtulan tek kişidir. Bu
yüzden onun anlattıkları tarihi bir değer taşımaktadır. On yedinci bölüm “Kana
Doymadılar” adını taşımaktadır. Bu bölüm kitabın sonuç bölümü sayılır. Savaşın
bittiği ertesi yıl dağlara saklanan Ermeniler dağlara yaylaya çıkmaya giden
insanımızı katletmişlerdir.
Sonuç olarak Çukurova’da Ermenilerle savaşın
en yoğun geçtiği yer Saimbeyli’dir. Çünkü Ermeniler, Saimbeyli’nin merkezinde
yoğun olarak yaşamaktaydı. Batılıların kışkırtmalarıyla Ermeniler Türklere
düşman olmuşlardır. Bu yüzden Anadolu’da Ermeni Devleti kurabilmek için
Türklere çeşitli zulümler yapmışlar ve Türkleri yerlerinden yurtlarından etmeye
çalışmışlardır. İşte bu açıdan bakıldığından Ermeni zulümlerinin hangi
boyutlara kadar varabildiğini göstermesi açısından önemli bir kitaptır. Ahmet
Kaytancı’nın daha sonraları bu kitaba yeni bilgiler ekleyerek “Hacın Yanık
Şehrin Hikâyeleri” adı altında 2010 tarihinde Adana yayınlamıştır.
Ayrıca
yazar hakkında bilgi için bakınız: http://hacinli.blogspot.com.tr/2013/04/yazar-hakkinda.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder