Powered By Blogger

24 Haziran 2014 Salı

BU YÜZDEN



Dalgaların ahengi
Ve
Güneşin kızıllığı,
Saçlarına düşmüş.

Bir sonbahar akşamı gibi
Hüzünlü ve suskun.
Ve bir  o kadar da güzeldin .
.

Bu halinden midir ne?
Her gün bir başka  seviyorum seni.

Bu yüzden olsa gerek,
Suskunluğum ve çaresizliğim.


Hasan Topuz-Şamil Yazan

10 Haziran 2014 Salı

AHMET KAYTANCI’NIN HACIN OLDU KANLI KUYU İSİMLİ KİTABI ÜZERİNE NOTLAR


Şamil YAZAN
Araştırmacı-Yazar

Ermeni Sorununu çok boyutlu inceleme gibi bir düşüncemiz yoktur. Ermeniler Ermeni Sorununu dünya gündemine getirince bizim araştırmacılar hemen olayı araştırmaya başlarlar. Nitekim Ermeniler “1909 Adana Olayları”nı dünya gündemine getirmeye başlayınca bizim akademisyenlerde hemen olayı araştırmaya başlamışlardı. Hemen bu konuda birkaç eserin yayınlandığını gördük. Gördük ama bizim akademisyenlerin “1909 Adana Olayları”nı çok boyutlu incelemedikleri de görülmektedir. Zaten bu konu da çok çalışma yoktur. Yapılan çalışmalar genelde birbirini tekrar edip durmaktadır. İşte bu açıdan baktığımızda Ahmet Kaytancı’nın “Hacın Oldu Kanlı Kuyu” isimli eseri önemi bir kat daha artmaktadır. Çünkü Ahmet Kaytancı bu eseriyle Ermeni Sorunun Türk Milleti üzerine sosyolojik ve psikolojik yansımalarını vermektedir. Ahmet Kaytancı Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı Adana’nın Saimbeyli ilçesinde doğmuş ve büyümüştür. Zaten yapı olarak yaşadığı bölgeye de ilgi duyan ve yaşadığı bölgeyi seven biri olan Ahmet Kaytancı Ermenilerin 20. yüzyılda Türklere yaptığı işkenceleri halkla konuşarak bir derleme yapmıştır. İşte bu yazımızın konusu Ahmet Kaytancı’nın “Hacın Oldu Kanlı Kuyu” isimli kitabı üzerine olacaktır.
Kitap Tema Yayınlarından 2008 tarihinde çıkmıştır. Kitap 141 sayfadır. Kitap Ermenilerin yaptıkları işkenceleri gören kişilerle yapılan sohbetler neticesinde derlenmiştir. Ahmet Kaytancı kitabı yazılış gayesini önsözdeki şu cümlelerle özetlemektedir:
”Bizler yanan yüreklerimizin ateşini kahramanlık türküleri ile söndürmeye çalışırken, başkaları ihanet ateşlerini gözyaşlarını ile alevlendirdiler. Timsah gözyaşlarının farkına varamayanlara kızmaktansa sakladığımız gözyaşlarımız ile evlatlarımıza acı gerçekleri anlatmak zorundayız.”
Kitap on sekiz bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Saimbeyli ilçesinin 1909 tarihindeki yapısı hakkında bilgi verilmektedir. Bu bilgilerin 1909 tarihli Adana Vilayet Salnamesinden alındığı anlaşılmaktadır. Verilen bilgilerden Saimbeyli’nin o tarihlerdeki adının Hacın olduğunu anlamaktayız. Adana Vilayet Salnamelerinden alınan bilgilerden Saimbeyli’nin nüfus, ekonomik, eğitim ve coğrafi yapısı hakkında bilgi alabilmekteyiz.

            İkinci bölüm “Savaşa Zorlanan Bir Milletin Dramı” adını taşımaktadır. Bu bölümde Ermeni Meselesinin nasıl ortaya çıktığı vurgulanmaktadır. Üçüncü  “Doğanbeyli’de Bir Gün” adını taşımaktadır. Ahmet Kaytancı Saimbeyli tarihini en iyi bilenlerin başında gelmekteydi. Nitekim Saimbeyli’ye araştırma yapmak isteyen kişiler muhakkak onun kapısını çalardı. Nitekim TRT’den Mustafa Bey’e Saimbeyli’deki çekimler için yardım etmiştir. Doğanbeyli Köyü’nde giderek orada Ermenilerin yaptıkları zulümleri birebir yaşayan insanlarla röportaja yapmışlardır. Özellikle Çirişli Bekir ve Mustafa Şahin’in anlattıkları tüyler ürperticidir. Dördüncü bölüm “Himmetli’den Hakkı Metli” adını taşımaktadır. Bu bölümün adından anlaşılacağı gibi Hakkı Metli Beyin verdiği bilgilerden oluşmaktadır. Hakkı Bey Ermenilerden bahsederken Bizim Ermeniler demesi bir zamanlar Türklerle Ermenilerin barış içinde yaşadığını göstermektedir. Hakkı Beyin verdiği bilgilerden Ermenilerin Türklerin mallarını zorla el koydukları anlaşılmaktadır. Beşinci bölüm “Kandilli’den Medine Nine” adını taşımaktadır. Kandilli Köyünden Medine Nine’nin Saimbeyli’ye mal satmaya gittiği ve bazılarının mallarını ucuz satıp köy döndüğünü ve bazılarının satmakta işi geciktirdikleri yüzünden daha sonradan Ermeniler tarafından şehit edildikleri anlatmıştır. Altıncı bölüm “Çerkez Ali” adını taşımaktadır. Bu bölümde Çerkez Ali’nin kimliği hakkında bilgiler verilmektedir: Yedinci bölüm “Babamın Gözyaşları” adını taşımaktadır. Bu bölümde yazarın babasının anlattıkları not edilmiştir. Bu bölümün en büyük özelliği Melek Hanımın Ağıtının hikayesi ve ağıtın tamamının verilmiş olmasıdır. Bu ağıt Ermeniler tarafından 1920 tarihinde Saimbeyli’de şehit olan Melek Hanımın bohçasından çıkmıştır. Aslında kitapta ismini bu şiirde geçen bir cümleden almıştır. Aşağıya üç kıtasını sizler için alıyorum:

"Hacın oldu kanlı kuyu,
Uyu Osman oğlum uyu!
Hücumunan alınmadı,
Yıkılası Sultan Suyu.

Kara Osman'ın ağa mesudum
Bunları ben elimle verdim.
Bu ne hikmet ey Allahım
Gavura el aman dedim.

Amir memur demediler
Hep bir ipe bağladılar
Bekiroğlu Dede Ağa'yı
Demir ilen dağladılar.”

Sekizinci bölüm “Havaca” adını taşımaktadır. Havaca yazarın babaannesi olmaktadır. Bu bölüm bir kadının yaşadığı dramı anlatmaktadır. Dokuzuncu bölüm “Gelin Ayşe” adını taşımaktadır. Genç bir kızın gelin oluşu ve Ermeniler tarafından katledilişi anlatılmaktadır. Onuncu Bölüm “Mercimek Mehmet” adını taşımaktadır. Mehmet Bey Ermeni zulümlerine şahit olmuş bir kişi. Bu yüzden Bizim Ermeniler diye tabir olunan Ermenilerin Türklere nasıl düşman oldukları ve özellikle kadınlara ve çocuklara nasıl işkence ettikleri ağlayarak anlatmaktadır. On birinci bölüm “Hüseyin Emmi” adını taşımaktadır. Hüseyin Emmi’nin ailesi Erzurum’dan Ermeni zulmünden kaçmıştı. Ama Ermeni zulmü onu ve ailesinin peşini Saimbeyli’de de bırakmamıştı. Çünkü Hüseyin Emmi’nin babası Ermeniler tarafından katledilmiştir. On ikinci bölüm “Kör Ali” adını taşımaktadır. Kör Ali’nin kör lakabını almasının hikâyesi ve evinin Ermeniler tarafından yakılması anlatılmaktadır. On üçüncü bölüm “Pan Mehmet” adını taşımaktadır. Pan Mehmet, I.Dünya Savaşında Yemen’e gitmiş ama geri döndüğünde karısının ve çocuklarının Ermeniler tarafından katledilmiş cesetlerini görmüştür. Bir baba ve bir eş için eşinin ve çocuklarının katledilmiş cesetlerini görmek kadar zor bir şey olamaz. On dördüncü bölüm “Mehmet Baykal” ve “Mehmet Baykal’ın Anlattıkları” adını taşımaktadır. Mehmet Baykal 1920 Saimbeyli Savaşını görmüş ve Saimbeyli’nin 1920 öncesi hakkında bilgi sahibidir. Mehmet Baykal Beyin aydın bir insan olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü yaşadıklarını ve Saimbeyli hakkında bildiklerini on dokuz maddelik yazıya dökmüştür. İşte bu notları Ahmet Kaytancı’ya tarihe not düşmesi için emanet etmiştir. On beşinci bölüm “Dişçi Ahmet’in Anlattıkları” adını taşımaktadır. Ahmet Saygılı Fransızların Çukurova’yı işgal ettiği zamanlarda bir çocuktur. İşte bu bölüm bir çocuğu gözünden Ermenilerin bölge insanın nasıl zulümler yaptıklarını anlatmaktadır. Özellikle Kirkor denilen Ermeni’nin Türk köylerine nasıl bir zulüm yaptığını tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. On altın bölüm “Teke Hasan” adını taşımaktadır. Hasan Bey bu kitap içerisindeki hikâyeler içerisinde en ilginç olandır. Çünkü Hasan Bey 1920 tarihinde Saimbeyli esir olarak tutulan Türklerden kurtulan tek kişidir. Bu yüzden onun anlattıkları tarihi bir değer taşımaktadır. On yedinci bölüm “Kana Doymadılar” adını taşımaktadır. Bu bölüm kitabın sonuç bölümü sayılır. Savaşın bittiği ertesi yıl dağlara saklanan Ermeniler dağlara yaylaya çıkmaya giden insanımızı katletmişlerdir.
Sonuç olarak Çukurova’da Ermenilerle savaşın en yoğun geçtiği yer Saimbeyli’dir. Çünkü Ermeniler, Saimbeyli’nin merkezinde yoğun olarak yaşamaktaydı. Batılıların kışkırtmalarıyla Ermeniler Türklere düşman olmuşlardır. Bu yüzden Anadolu’da Ermeni Devleti kurabilmek için Türklere çeşitli zulümler yapmışlar ve Türkleri yerlerinden yurtlarından etmeye çalışmışlardır. İşte bu açıdan bakıldığından Ermeni zulümlerinin hangi boyutlara kadar varabildiğini göstermesi açısından önemli bir kitaptır. Ahmet Kaytancı’nın daha sonraları bu kitaba yeni bilgiler ekleyerek “Hacın Yanık Şehrin Hikâyeleri” adı altında 2010 tarihinde Adana yayınlamıştır.

NOT: Bu kitabı internet ortamından da okuyabilirsiniz. http://hacinli.blogspot.com.tr/

Ayrıca yazar hakkında bilgi için bakınız: http://hacinli.blogspot.com.tr/2013/04/yazar-hakkinda.html