Tutuş Altaylı
Ey güzellerin güzeli
anneciğim!
Ben bu mektubu yazarken yüreğimde acı
ve gözlerimde nem var. Oysa ben bu mektubu sen vefat etmeden önce kaleme almaya
başlamıştım. Ama dünyanın gelip geçiciliğine fazlamı daldım yoksa hayırlı bir
evlat mı olamadım nedendir bilinmez sana yazacağımı mektubu bitirmek nasip olamadı
gitti. Bak sen vefat etmeden önce ne yazmışım:
“Bir
gece yüreğime bir çiğ damlası kadar bir korku düştü. Bu korku bir sırtlan edasında tüm bedenime
tüm ruhuma üşüştü. Ya bir sabah sensiz uyanırsam diye anne! Söyle anne söyle…
Senin yokluğunu evlât sevgisi veya kardeş sevgisi doldurur mu Anne? Vardan öte,
yoktan öte bir sevgiymiş: Ana sevgisi. Yüreğimim sessiz çığlığı duyulur mu
sensizlikte? Anne: duygularım çıplak ve acizdir sensizlikte! “
Evet,
annem yukarıda bahsettiğim korku ağustos ayının üçünde gerçekleşti. Artık ne
zaman çocuğunu seven bir anne görsem içim burkulacak. Ya da olmadık yerde
aklıma geleceksin bende tüm gözyaşlarımı içime akıtacağım. Bazen de
gözyaşlarımı saklamaya çalışacağım çevremdeki tüm insanlardan
Artık öksüz bir çocuğum ve de bu
duyguyla yaşamayı öğrenmeye çalışacağım. Çalışacağım diyorum ama alışacağım diyemiyorum.
Söyle nasıl derim Anne! Diyemem çünkü ben “Unutmak ihanettir, Unutturmadık unutmayacağız.”
diyen bir anlayışın sevdalısıyım. O yüzden ben seni unutacağım ne de seni
unutturacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder