Powered By Blogger

14 Haziran 2013 Cuma

VEDA


Şamil YAZAN


Bu şehirde ne düzenim var ne de huzurum. Kalmadı artık bu şehirde emelim arzum. Anladım artık! Yokmuş bu şehirde yerim yurdum Anladın sevdiceğim ben bu şehre ait değilmişim. Anladım sevdiceğim ben bu şehre çok fazlaymışım. Anladım artık gitme vakti gelmiş de geçiyor Başka bir şehir ve başka bir ülke beni çağırmaktadır yeni kavgalar içinGidiyorum. Yüreğime çöreklenmiş kırgınlıklar ve yüreğimde biriktirdiğim sancılarla gidiyorum. Yeniden yeşersin diye hayata dair tüm umutlarımı yanıma aldım gidiyorum. Sana kitaplarımı, yazılarımı ve şiirlerimi bırakıyorum. Belki beni anlarsın diye! Belki beni

Bu gidiş ne bir tükenişin nede yenilginin ifadesidir. Bu gidiş yeni başlangıçların, yeni kavgaların ifadesidir. Bu gidiş ırmakların yatağını bulması, suskunluk edebiyatının dillenmesidir. Bu yüzden öfkemi, kinimi ve içindeki tüm olumsuzlukları yakarak gidiyorum.

 Oldum olası sevemedim ayrılıkları. Oldum olası sevemedim ardımdan ağlayanları seyretmeyi. Bu yüzden olsa gerek vedalarım hep sessiz sedasız oldu. Bu yüzden olsa gerek yine bu şehirden gidişim sessiz sedasız olacak Bu yüzden olsa gerek bu şehir gidişimden bile habersiz olacak Bu yüzden beni anlamanı beklemiyorum. Sadece kitaplarımla hatırlamanı ve onurlu bir davanın savaşçısı olarak hatırla sevdiğim.

GECIKMIŞ MEKTUP


Şamil YAZAN

Bir gece düşümde gördüm seni. Saçlarına kar yağmıştı kar. Gözlerin sitemkâr… Ve bir o kadar da güzeldin. .....Ve ben karşında bir suskunluk külliyatıydım. Hüznü şarap diye içtiğim ve çelişkilerde ölüp ölüp dirildiğim… Ah yar... ahhh yar! Pişmanlıklar neye yarar? Ağlamak neye yarar?  Kendimi, seni suçlasam neye yarar?  Seni bana geri getirir mi? Gönlümün en kuytu köşelerinde kurduğum gönül mahkemesinde beraat edebilir miyim? İşte bu “Gecikmiş Mektup” gönül mahkemesinde kendimi yargılamamdır. İster beni anla ister…
Gitmek mi zor kalmak mı? Bu çelişki anlatılamaz bence. Yaşayan bilir ancak bu çelişkiyi. Ve ben bu çelişkiyi yaşayan biri olarak beni anlamanı beklemiyorum. Her şey zamanında, mekânında güzelmiş. Ne güzel demiş şair:
“ Demir tavında dövülür.
  Çocuk küçükken sevilir.
  Ağaç yaşken eğilir.”

      Ne zaman ne de mekânlar uygundu sana olan aşkımda. Sanki her şey bu aşkın doğmadan ölmesi için şartlanmıştı. Oysa ben seni bir türkü kıvamında sevmiştim. Şiirlerin mısralarındaki ahenklerin sırlarında sevmiştim seni. Ama zaman kahpe denen...... Bunu başımda esen kavak yellerinin dağılmasıyla anlayacaktım. Anlayacaktım ama bunun bedelin benim için ağır olacaktı. Yüreğime kan doğrayarak ayrılık kalemini kıracaktım.

Adını her andığımda veya yüreğime sevdan her düşende... Bir yarasın günden güne canımı acıtan. Hüzün renkli duyguların ve sonbahar kokulu esintilerin yeşerdiği bir yarasın artık yüreğimde. Çaresizliğin çaresizliğini yaşasam da sensizliklerde, bir tek bildiğim vardır. Oda Seni çok sevmiştim.

SENİ DÜŞÜNÜNCE


Şamil YAZAN

             Ben seni sevdiğimi kendime bile itiraf edemezken,sen sana olan sevgimi nerden bileceksin. Sana olan sevgimi yüreğimin en kuytu köşelerine hapsetmişken,sen benim yaşadığım  hüznü nerden bileceksin.
             Senin varlığın acı ;yokluğun ise bambaşka acı.Ve acıyı bal kıvamında yaşarım seni düşününce.Senin duruşun ,bakışın ve gülümsemen  bir şiir kıvamıdır.Ve ben o şiir kıvamında hüznü yaşarım seni düşünence.
             Şair ruhlu cariyenin, Yavuz Sultan Selim’in karşında yaşadığı çelişkiyi, korkuyu ve heyecanı yaşarım seni düşününce.
        Bir o kadar yakındın ;bir o kadar da uzaktın.Bir acıydın gurbet
kadar.Bir sancıydın ,bir tohumun vakti zamanı beklemesi gibi.Anlayacağın çelişki içinde çelişki yaşarım seni düşününce.Ve sessiz sedasız sana seslenirin:
    ’’Bende çaresizlik sonsuz kördüğüm.
  Bende sabır sende naz.. 
  Gündüzünden vazgeçtim düşümde biraz
  Bir yüz görümlüğü sen olsan yeter..’’
      

Seni düşündükçe anladım.Ben ne beni sevmeni bekledim ne de bana acımanı bekledim.Ben sadece sana olan aşkımın hüznünü,çilesini yaşamak istedim.Zaten  seven sevdiğinden gelecek her cefaya gönüllü değimlidir?Ne güzel demiş şair:
                 ‘’Bela yağmuru gökten yağarsa
                    Başını  dutmaktır  adı  aşk.’’

                Bilme Görklüm bilme!Duygularımın sana doğru ırmak olup aktığını.Gönlümün alev topu gibi yandıkça  büyüdüğünü ve bende yarattığın çelişkiyi.Bilme ne olur bilme.Belki sana olan aşkımın büyüsü bozulur.Belki de sana olan aşkım yara alır