Powered By Blogger

14 Haziran 2013 Cuma

GECIKMIŞ MEKTUP


Şamil YAZAN

Bir gece düşümde gördüm seni. Saçlarına kar yağmıştı kar. Gözlerin sitemkâr… Ve bir o kadar da güzeldin. .....Ve ben karşında bir suskunluk külliyatıydım. Hüznü şarap diye içtiğim ve çelişkilerde ölüp ölüp dirildiğim… Ah yar... ahhh yar! Pişmanlıklar neye yarar? Ağlamak neye yarar?  Kendimi, seni suçlasam neye yarar?  Seni bana geri getirir mi? Gönlümün en kuytu köşelerinde kurduğum gönül mahkemesinde beraat edebilir miyim? İşte bu “Gecikmiş Mektup” gönül mahkemesinde kendimi yargılamamdır. İster beni anla ister…
Gitmek mi zor kalmak mı? Bu çelişki anlatılamaz bence. Yaşayan bilir ancak bu çelişkiyi. Ve ben bu çelişkiyi yaşayan biri olarak beni anlamanı beklemiyorum. Her şey zamanında, mekânında güzelmiş. Ne güzel demiş şair:
“ Demir tavında dövülür.
  Çocuk küçükken sevilir.
  Ağaç yaşken eğilir.”

      Ne zaman ne de mekânlar uygundu sana olan aşkımda. Sanki her şey bu aşkın doğmadan ölmesi için şartlanmıştı. Oysa ben seni bir türkü kıvamında sevmiştim. Şiirlerin mısralarındaki ahenklerin sırlarında sevmiştim seni. Ama zaman kahpe denen...... Bunu başımda esen kavak yellerinin dağılmasıyla anlayacaktım. Anlayacaktım ama bunun bedelin benim için ağır olacaktı. Yüreğime kan doğrayarak ayrılık kalemini kıracaktım.

Adını her andığımda veya yüreğime sevdan her düşende... Bir yarasın günden güne canımı acıtan. Hüzün renkli duyguların ve sonbahar kokulu esintilerin yeşerdiği bir yarasın artık yüreğimde. Çaresizliğin çaresizliğini yaşasam da sensizliklerde, bir tek bildiğim vardır. Oda Seni çok sevmiştim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder